Truva Gölgesinde Efsane Anadolu

Kültür ilginç konuların aydınlanmasına ışık tutar. Türkiye Orta Asya’dan 3000 mil mesafe uzaktadır. Ancak Kaşgar’da konuşulan bir kelime binlerce yıl önce aynısıyla Anadolu’da de konuşuluyordu. İzmir’de konuşulan bir kelime Trabzon, Maçka’nın dağ köylerinde de konuşulmaktadır. Hititçe bir kelime Karadeniz bölgesinde Sürmene’de konuşulmaktadır. Bu nasıl bir kültür dağılımı? Anadolu’da 1071 sonrasında kurulan Selçuklu yönetiminde değil ancak dönemin Anadolu Ozanlarında, Yunus Emre, hatta 6. Asırda Dede Korkut’ta günümüz Türkiye’sinde konuşulan Türkçenin aynısını şimdi okuyabiliyoruz. Bu ilgi bizi Fatih’in İstanbul’un fethi öncesinde Truva savaşları hakkında tam bir bilgi sahibi olması ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Boğaz harbi müdafaasından altı ay önce Çanakkale’ye (TRUVA) gelerek Truva Savaşlarını geçtiği savaş alanında detayı ile değerlendirmesini yaparak orduyu bu savaşa hazırlayışına getir. Tarih boyunca medenilik şansının Anadolu’da yok edilmesini, tarih ve insanlık fenomenini güneş gibi doğudan alarak yükselten milli değer hangi amaçla sömürgeleştirilmek istenmiş olduğunu da bu çağda daha iyi öğreniyoruz. Medenilik yolunda; eğitim, siyaseti ve ticareti ibadet bilinci ile yapılmak zorunluluğu vardır. Bu
nedenle Anadolu’yu secde gâh bilen, bunun temizliğine hayatı pahasına özen gösteren bir millet olmak, yönetimleri kirli emperyalist yaklaşımlarından temizlemek başlı başına bir milli görevdir. Millet ve medeniliğin hayat ideallerini koruma hedefinden siyaseten uzaklaşılırken tekrar farklı boyutta TRUVA ATI ile karşılaşılabileceği akla gelmelidir. Dikkat ve tedbir ülkede hür ve bağımsız yaşamanın bir gereğidir. Bu yurtta sosyal hayatta temiz tarih bilinci ve devlet felsefeleri kazanımıyla var olacaktır. Hem yurdunda yaşayan, devletin devamı için gerekli değerlere saygıyı korumakla, hem de çağlara hitap etmesini bilen vatandaşlık anlayışıyla yaşamak Türk milletinin insani bir hakkıdır. Bu Anadolu’da birçok kültürle yan yana uyum içinde yaşamış olması, erdemliliğin sağlandığı binlerce yıllık bir fenomendir. Zaman içinde, Anadolu’daki medenilik vasfının düşman ideolojileri, emperyal politikalardan sağlanan çeşitli desteklerle, Türk tarih siyaseti ve medenilik köklerinden alınan güç ve milli kültürden alınan ilhamla yürüyen Türk medenilik anlayışının yolu kesilmesine çalışmıştır. Bunu engelleyecek irade, bir devlettir. Bunun geçmişteki engelleri geçmiş yapılanmalardan kaynaklanırken günümüzde TRUVA AT’ları ile yapılmaktadır. Sosyal refahın, insan düşünce ve felsefi
gelişmesinin daha iyiye gitmesi için bilim kazanımları toplumda kutuplaşmaya değil bütünlük içerisinde bir hizmet paylaşımına göre planlanması gerekir. Bu da insanoğlunun hayat idealleri ile paralellik içerisinde yürümelidir. Devlet başkanlıkları tarih siyasetinde gelinen noktada, temsilde milli niteliklerle donanımlı olması
gerekmekteydi. Artık hanedan yönetimleri bir daha geri dönemiyordu. Bunda medenilik vasfının devlet idaresine yansıması adına yetki paylaşımı adına 1626’dan başlayan ve 1900’lü yılara kadar devam eden ve Vahdettin- Mustafa Kemal Atatürk’le son eren bir yetki paylaşım dönemi vardır. Bu anlayışla emperyalistlerin Anadolu’da at oynatmak için tarihi hedeflerine varmakta taktik ve stratejileri uyguladıkları, ihtilaflarla siyasette bizzat demokratik ortamda terör mihraklarını TRUVA atı olarak kullanabiliyorlardı. Sosyal sınıf, terör örgütler, cemaat ve topluluklarda bilim geleneklerinden uzak olarak şekillendirilmesi de bir TRUVA AT’ıdır. Millet olarak bunlara karşı tedbirli ve donanımlı olmanın belirlenen prensiplerinin esaslarıyla kurulan yönetim anlayışıyla, Türkiye Cumhuriyeti Türk milleti tarafından 29 Ekim 1923’te cihana ilan edilmiştir.